Rating; 3.5
Kitabı açıp elime aldığımdaki ilk düşüncelerim sanırım bu türü ne kadar zamandır okumadığımı fark etmem ve çok özlemiş olmamdı. Bundan dört yıl öncesine bakarsak benim için cidden bir tutku haline gelmişti Tarihi Aşk Romanları. Uğruna İngilizce kitap okumayı bile becermiştim yani ötesi var mı?! Lordlar, leydiler, düşesler, dükler, kontlar, kontesler, baronlar, baronesler, vikontlar, vikontesler, klan reisleri, balolar, suareler, savaşlar derken bu dünyaya girince çıkabilene aşk olsun. Cidden sizi içine çekip bir süre kendine bağımlı bırakıyor.
Kitabımıza gelirsek sözlerime "Odun geldin odun gideceksin be Brendan." diyerek başlamak istiyorum. Şimdiden uyarısını yapayım erkek karakterimize bolca serzenişte bulunan bir yazı olacaktır.
Öncelikle hikaye tam bir Regency - 1790 ile 1820ler arasındaki dönem - temasında. Kızımız pekte varlığı olmayan bir baronun tek kızı. Kendince orta halli bir güzellikte ve canını çıkaran bir vicdan anlayışı var ki sağolsun okura cinnet geçirtiyor. Bu kızımız daha küçücükken kuzeninin ailesi vefat edipte bunlarla yaşamaya başlayınca üç vakitlik hayatının büyük bir kısmına limon sıkılmış oluyor zavallının. Şirret, kibirli, kendini beğenmiş, kasıntı, yelloz mu yelloz çıngıraklı yılan yani kuzen yıllarca kıza psikolojik bir zulümde bulunmuş ki kızımız bu saldırlar karşısında gık bile diyemiyor.
Öyle bir gün geliyor ki kızımızında seviyesi arşu alayı geçen sabır melekesi taşı çatlayı veriyor ve cümbüşü seyreyleyelim demek isterdim ama daha çok uzun soluklu bir işkence seansı kızımızı bekliyor desem yeri. Öncelikle kızımız kalkıp kuzenine yarım ağızla talip gibi görünen kontu baştan çıkarmak
için göbek çatlata dursun adam dili çift çatallı mübarek yılandan farksız kıza habire laf sokuşturmakta. Bana kitap boyunca cidden afakanlar bastırdı. Biri bunu zaten olduğu, kütük sanıp bundan odun, çıra filan yapaydı pek bir sevinecektim ama kısmet değilmiş. Bu Regency lordlarına genellikle rahat batıyor sayın okur. Evlilik konusunda bir aslanın uyanık kalmaya direnci kadar üşengeçler. Oğlumuzda bu konuda istisna değil maalesef.
Gerçi annesinin evlilik nutuklarıyla gözü azıcık açılsa da kızımızın da olayda kontrolü olmadığı bir skandala kurban gidiyor çiftimiz ve kendilerini evli buluyor. Postu yerlere halı yapılasıca ayı Brendan ise bütün suçu bizim melaike Sophie'ye atıyor ya kızımız ne yapsa gözüne batmakta. Kitap boyunca Allah böyle kazuletiyle beni karşılaştırmasın diye dua ettim durdum. Hayır, işin ilginci adam da habire kızı neden aşağıladığını, kötülediğini bilmiyor. Gel gelelim sevgilerini kafalarına dank edince anlayan lordlarımıza Brendanda istisna olmayarak kızı neredeyse kaybettiğini sandığı bir olayda aşkını anlıyor. İşin komik tarafı birde süper zeka diye geçinirler...
Genel olarak bakılırsa kitap hoşuma gitti. Yazarımızın daha önce ilk yayınlanan kitabını okumuştum ve o zamandan bu zamana ciddi bir yer kat ettiğini söyleyebilirim. Belki tür değişikliğinden belki de baya zamandır okumadığım için unuttuğumdan olsa gerek biraz daha olay bekledim kitaptan. Entrika vardı ama sizi sayfaları hızla çevirip olay nasıl sonuçlanacak acaba diye merak ettiren bir unsur olsaydı bence çok daha güzel olurdu. Dikkatimi çeken bir diğer olayda kitapta ki tokatların haddi hesabının olmaması. Nedendir bilinmez benim çok gözüme takıldılar. Hatta bende diğer bu türde okuduklarımla karşılaştırıp acaba böylesini daha önce okudum mu diye düşünmeye itti. Cadaloz kuzen ölseydi de kurtulsaydık. Şahsen kırk köye helva dağıtmaya razıydım. Kızın bu kadar saf olması kitapta bazen beni cidden çileden çıkardı. Tarihi Aşk Romanlarında kadın karakterlerimi fazla güçlü sevmesem de bu kadar pasifi de antipati yapıyor. Evlilikleri anlatan kitapları sevmem benim gözümde bu kitabın bir artılarından da biriydi. Son olarak "Brendan sen o kızı hak etmiyordun ama neyse..."